2.09.2013

EYLÜL 2013


ETKİNLİKLER;


Açılış konseri kapsamında ne olacağı bilet satışı sırasında ilan edilmedi. Bir nevi sürpriz oldu hepimize. Alman Buxtehude Gençlik Senfoni Orkestrası konseri verdi. Başarılıydılar. Viyana klasik dönemi, barok ve romantik dönemden eserler seslendirdiler.Beethoven, Haydn, Saint-Saens, Telemann dan eserler dinledik. Hamburg'da yaşayan genç yeteneklerden oluşmuş bir orkestra Buxtehude. 11 ila 18 yaş aralığında müzisyenler. Bizde de umarım her ilde böyle orkestralar konserler verirler.

Akbank caz günleri kapsamında bulabildiğim tek bilet Ece Göksu- Neşet Ruacan duo konseriydi.Neşet Ruacan gitarda eşlik etti.  Caz severler için çok keyifli bir konser oldu.

FİLMLER;

Film ekimine her yıl gitmeyi isteyip bilet bulamadığım için gidememiştim. Bu yıl inatla çıktığı gün kuyruğa girdim. Ama bir aptallık yaptım. Sabah diş randevum vardı. Taksime vardığımda saat 11di. 2 ayrı gişede satış vardı. Birinde girdim kuyruğa, biletixe gidip ek ücret vermek istemedim ama o kadar uzun bir kuyruktu ki, biletlerin çoğu bittiği için kala kala iki filme bilet bulabildim. keşke biletixten alsaydım diye hayıflandım sonrasında.



İlk filmin adı "balayı". 2013 Çek Cumhuriyeti, Slovakya yapımı. Yönetmen Jan Hrebejk. Oyuncular; Anna Geislerova, Stanislav Majer, Jiri Cerny. Konusu ise bir akşamdan sabah saatlerine kadar geçiyor.




İdeal bir çift gibi görünen Tereza ve Radim'in her yönüyle kusursuz görünen düğünüyle açılıyor film. Radim'in ikinci evliliği. İlk evliliğnden olan oğlunun düğün arabasından inerken, gözlüğü kırılınca bir gözlükçü arıyorlar. Kilisenin tam karşısındaki gözlükçüye giriyorlar. Gözlükçü damadı görür görmez hatırlıyor. Ardından; kilisedeki düğünü izliyor, nikah sonrasında kır evinde yapılacak törene de  geliyor.  Damadın arkadaşı olduğunu söyleyen bu genç adam yüzünden hem damadın geçmiş günahları hem de gelinin sıkıca sarıldığı sırları ortaya dökülüyor. 

Diğer filmin adı ilo ilo adını taşıyor.  2013 Singapur filmi; yönetmeni Anthony Chen, oyuncular; Koh Jia Ler, Angeli Bayani,  Chen Tian Wen. Singapur'lu aileye gelen Filipinli hizmetçi arasında gelişen ilişki filmin ana konusu. Ailenin sorunlu, yaramaz oğlu Jiale ile hizmetçi Teresa arasında bir bağ kurulur; aile de Teresa yı kabul eder. Göçmenlik, ailenin hizmetçiye başlangıçtaki bakışı, çocuğun hırçınlıkları ve bu yaramazlıkların sebepleri insanı düşündürüyor.




Evde de film izlendi. İlk filmin adı " aşkın gücü" adını taşıyor. 1998 ABD yapımı filmin yönetmeni; Vincent Ward, başrol oyuncuları arasında Robin Williams, Cuba Gooding Jr., Annabella Sciorra bulunuyor. Görsel efektler açısından oldukça zengin. Açıkçası filmi benim gibi geç izleyenler için fazlasıyla fazlasıyla abartılı kullanıldığını düşündüm izlerken. Birbirleriyle tanıştıkları anda birbirlerinden çok hoşlanan bir çiftle film başlıyor. Evleniyorlar ve bir trafik kazasında çocuklarını kaybederler. Derken eşte ölür. hayatta kalan anne nin dramı çok başarılı verilmiş. Eş bu büyük üzüntüye dayanamaz ve intiharı seçer. Baba eşine olan aşkından dolayı cennetten yola koyulur ve cehenneme eşini bulmaya gider. Konu cennet- cehennem olgusu o dönemin teknolojisiyle kurgulanmış. Filmi çok beğenmediğimi belirtmeliyim. İyi insan, kötü insan vurgusu eşliğinde verdiği alt mesajları  beni etkilemediği gibi dinsel yorumları itici buldum. 



Bir diğer film; "gölevi". Filmin bir bölümünü tv'de izlediğimi hatırlıyorum ama sonunu izlemediğim için ben de satın aldım. 2006 ABD yapımı yönetmen; Alejandro Agresti. Oyuncuları ise; Keanu Reeves, Sandra Bullock paylaşıyor. Çok durgun bir aşk filmi, olay örgüsü çok mantıklı gelmedi bana. Mantıksız gelen pek çok gerçeküstü vurgulamanın bendeki etkisi sıkılma oldu. 



Konusu ise, çok yoğun çalışan doktor kate, Chicago'ya gider ama gönlü hala bıraktığı göl evindedir. Ayrılmadan evvel yeni kiracıya, kendisine gelecek mektupları göndermesi için, yeni adresini yazdığı bir not bırakır. Yeni kiracı Alex inşaat mühendisidir. Notu bulduğu zaman bir anlam veremez. Mektup iki yıl sonranın tarihini taşımaktadır. Aralarında mektuplaşma başlar. Birbirlerine aşık olurlar.

Ve izlediğim son film Woody Allen'ın. Yıllar önce izleyipde çok hoşuma giden, yıllar sonra tekrar izlemek için satın aldığım filmi, "Manhattan". 1979 ABD yapımı, Woody Allen, Diane Keaton, Michael Murphy, Mariel Hemingway başrollerde. Woody Allen filmi, siyah beyaz çekmiş.





Isaac çok ünlü, zengin, popüler ve yahudi bir TV senaristidir. Yaptığı işten sıkılmış, en büyük hayali olan kitap yazma işine girişmiştir. Bu arada eski eşi lezbiyen olmuş, onun hakkında hatta evlilik mahremiyetlerini de içeren bir kitap yazmıştır. Bu arada 17 yaşındaki Tracy ile çıkmaya başlar. Bu kadar küçük bir kızla çıkması dalga konusu olmasına sebep olur. En yakın arkadaşı ise evli olduğu halde, bir ilişki yaşadığı kız arkadaşıyla onu tanıştırır. Ondan da çok etkilenir. 80lerdeki elit bir grubun hayatlarına bir bakış aslında. Diyaloglar çok başarılı, siyah beyaz olması daha da etkili kılmış filmi.



KİTAPLAR; 

Kuvayi milliye destanı ve  tabi ki Nazım'ın muhteşem eseri, bu ayın okuduğum tek kitabı. Abidin Dino'nun çizgileriyle destan anlamını bulmuş. Benim baş ucu kitabım. Şiir sevmemi borçlu olduğum iki şair; orhan veli ile nazım hikmet. Ruhları şad olsun hepsinin. Nazım Hikmet 1939 da başlamış destanı yazmaya, 1941'de  bitmiş. Baplar halinde destanı anlatır kitabında.





Hiç yorum yok: