9.03.2017

MART 2017-SİNEMA


Orhan her şeyi bırakarak Londra’ya yerleşir ve editör olarak çalışmaya başlar. Yıllar sonra İstanbul’a geri döner. Nedeni ünlü yönetmen Deniz Soysal ile tanışmaktır. Deniz hem tarihi aile köşkünden annesini adaya taşımak;  hem de yeni filmi için hazırlık yapmak için İstanbul’dadır. Deniz doğup büyüdüğü şehirdeki çocukluk anıların anlattığı bir kitap yazmıştır. Orhan’ın İstanbul’daki işi, yayınlanmadan önce kitaba editörlük  yapmaktır. 

Uzun yazışmalardan sonra İstanbul’da buluşurlar. Ancak ertesi sabah Deniz ortadan kaybolur. Orhan’ın gelişi ve Deniz’in ortadan kayboluşu ilginç bir rastlantıya işarettir. Herkes Deniz’in bir daha geri dönmeyeceğinden endişelidir. Bu sırada, Orhan, Deniz’in kitabında anlatılanların gerçeğin gösterişli bir kopyası olduğunu fark eder. 

Ferzan Özpetek'in yönetmen koltuğunda oturduğu filmin senaryosunu da Özpetek Gianni Romoli ve Valia Santella ile birlikte kaleme almış. Filmin oyuncu kadrosunda ise Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Nejat İşler, Mehmet Günsür, Zerrin Tekindor, Serra Yılmaz ve Reha Özcan gibi birbirinden ünlü isimler yer alıyor.




Filmi annesine adayan ve İstanbul Kırmızısı adının annesinin kendisinden istediği kırmızı ojeden ileri geldiğini söyleyen Özpetek, bu İstanbul’a dönüş hikayesiyle birlikte geçmişe uzanan, Deniz’in ve Orhan’ın ortak sırlarını ortaya döken bir yol izliyor. Tabii bir de Neval var, filmin güzel kadını. Neval’i öyle orta bir noktaya koymuş ki Özpetek, bir yandan arzu nesnesi bir yandan da dost ve bir anda yok.  Evde çalışan Kürt kızın ailesinin yaşadıkları, cumartesi annelerinin sesleri İstanbul’un genel seslerine karışıyor ve ortaya karışık bir İstanbul resmi çıkıyor.  Ferzan Özpetek sinemasında karşılaşmaya alışkın olduğumuz bir diğer durum ise eşcinsel ilişkiler. İstanbul Kırmızısı bu konuda daha önceki filmleri kadar açık sözlü olmayıp bu ilişkiyi açıkça anlatmasa da  Yusuf (Mehmet Günsür) ile Deniz Soysal arasındaki ilişkiyi hissediyoruz. Filmde açık ve net bir eşcinsel ilişki görmesek de ilişkilere dair her şey karmakarışık. Herkes birbirinden bir şekilde bir parça taşıyor. Ferzan Özpetek sinemasında görmeye alıştığımız gibi Neval, Deniz ve Yusuf arasındaki güçlü görünmez bağ ve grup dinamiği Orhan’ı zamanla içine çekse de dışarıdan gelen bir karakterin hikayeye dahil olması ile değişmeye başlıyor.

izlenmeye değer bir film çıkmış ortaya. 






Aralık 2016 da vizyona girmişbir abd filmi, yönetmen Damien Chazelle, oyuncular arasında  Emma Stone, Ryan Gosling var.  Mia (Emma Stone), bir kafede çalışan ve sürekli seçmelerde şansını deneyen bir genç kızdır. Bir trafik sıkışıklığı anında caz piyanisti Sebastian (Ryan Gosling) ile tanışır. O gün üzerine dökülen kahve yüzünden lekeli elbise ile seçmelere giden Mia başarısız olmuştur, morali bozuktur. Onu neşelendirmek isteyen ev arkadaşları bir partiye davet ederler. Bu arada Sebastian piyanist olarak çalıştığı restorandan kovulmak üzeredir çünkü restoran sahibinin (J.K Simmons) istediği türü çalmayı red etmektedir. Mia partiden dönüş yolunda tam da o restorana girdiğinde Sebastian’ın kovulmasına şahit olur.



çok sıkılmadan izlenebilecek romantik bir komedi filmi.


Hiç yorum yok: