FİLMLER;
Temmuz izin dönemi olduğu için etkinlik olmadı. Buna rağmen evde iki DVD film izlendi. İlk film; "klimanjaro'nun karları" adını taşıyor. 1950 yapımı, yönetmen Henry King, oyuncular; Gregory Peck, Susan Hayward.
Gergory Peck hayranı olarak filmi aldım ama açıkçası daha keyifli bir film bekliyordum. Afrika'da; Kimanjaro eteklerine yakın bir yerde fotoğraf çekerken; geçirdiği kaza yüzünden ayağı kırılan ve orada kalmak zorunda kalan yazarın, geçmişini sorgulaması, eski aşkıyla hesaplaşmasını anlatıyor.
İzlediğim diğer film Costa gavras'ın "sıkıyönetim" adını taşıyan filmi. Kesinlikle çok güzel bir film.1972 yapımı filmin oyuncuları; Yves Montand, Renato Salvatori sayılabilir.
Costa Gavras'ın gerçek bir hikayeden yola çıkarak çektiği filmlerden bir yenisi daha. 1970' lerde Uruguay'da geçiyor hikayemiz. ABD'nin Latin Amerika'daki müdahalelerini çarpıcı bir dille de gözler önüne seriyor. Uluslararası bir örgüt vasıtasıyla Uruguay'a gelen bir Amerikalı ile bir kaç büyükelçi aynı anda kaçırılır. Büyükelçilerle birlikte sade bir vatandaşın kaçırılması başlangıçta herkese anlamsız gelir. Gerçekte ise sebebi; Amerikalı'nın ülkede meydana gelen birçok siyasal olaydan sorumlu olmasıdır. Kaçıran grubun tek istediği siyasi mahkumların serbest bırakılmasıdır. Ama hükümet bu teklifi reddeder. Ülkede geniş çaplı sıkıyönetim ilan edilir. Polis Amerikalı dostlarını kurtarmak için her yolu dener. Amerikalı başta polis şeflerine, kominizmle mücadelede işkence tekniklerinden, provakasyona kadar her yolu öğreten Amerikalı gerillanın elinde sonunu bekler.
KİTAPLAR;
2 hafta yazlıkta izinde olmamın etkisiyle çok güzel kitap okuyabildim. Dr'nin yaz kampanyası ile aldığım kitaplar arasından Yiğit Okur'un, "o zaman kim söyleyecek şarkıları" temmuz ayının ilk kitabı.
Yiğit Okur'un adını ilk Filiz'den duydum. İş yerinden kendisine verilen hediye çekiyle kitap almaya gittiğimizde bahsi geçmişti. Deniz taşları isimli kitabından bahsetmişti hatta. Adını görünce Yiğit Okurla tanışma zamanı dedim kendime. Öykülerini ben çok severek okudum. Muzip bir oğlan edası yer yer hakim. Tasvirleride çok sevdim. Keyifle okuttu kendini.
Ardından elime aldığım kitap diğeri kadar keyifli bir kitap değil. Annemin yorumuyla bari yaz tatilinde okumasaydın üzülmeye dedi. Şengül Hablemitoğlu; Enver Aysever'in konuğuydu ve izlerken yazdığı kitaptan bahsedince almaya karar verdim ama kitabı almak kolay olmadı. Pandora'dan sipariş verdik. Bilgi yayınevinden çıkmış ve tahmin edeceğiniz gibi çok dokunaklı bir kitap. Şengül hanımın haykırışları sizi darmadağın ediyor.
Dr ve idefixte şuan satış var gözüküyor. Albümlerinden seçilmiş fotoğraflarda necip Hablemitoğlu size gülerek bakıyor. Kızlarının, anne babasının resimleri çok güzeller.
Son kitabımız; kardeşimin hikayesi; Zülfü Livaneli'nin son kitabı. Yıllar önce okuduğum Peride Celal'in "deli aşk" kitabının kapak sayfasıyla aynı olduğunu görünce önce şaşırdım. Daha farklı bir tasarım olabilirdi kanımca.
Diğer kitaplarından aldığım tada göre daha eh buldum aslında kitabı. Konu orjinal, içindeki cinayet kurgusu kitabın ilk bölümünde heyecan verici, ama cinayetin çözümü kitapta ana konunun çok gerisinde kalıyor. İki konu gerilim içinde devam etseydi bence muazzam olurdu.
Konu ise, sakin bir kasabada cinayete kurban giden ev sahibesinin dramıyla başlıyor kitap. Emekli inşaat mühendisi ile kasabaya gelen meraklı gazeteci kızın tanışması bu vesile ile olur. Emekli mühendis kızdan hoşlanır ve kendi hikayesini anlatmaya başlar, ama en heyecanlı yerinde bırakarak. Bin bir gece masalları gibi.






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder