ETKİNLİKLER;
Mayıs ayında 3 tiyatro oyunu izledim. İlki Hasibe Eren'in başrolü üstlendiği yalnızlar klübü isimli oyundu. Galatasaray da "İkinci kat" adını alan bir apartman dairesinde oyun sergilendi. Maksimum 50 kişinin izleyebildiği bir mekan yaratılmış.Oyun başladığında Demet Sağlam (hasibe), intiharı engellemek için bulduğu ve dünyada ilk ve tek olduğunu söylediği yöntemi anlatmaya başlar. Yöntemin adı; "hayat ritmini bul" yöntemidir. Bu kursa başvurup katılanlarla yapılan derste; hayatlarına dair ipuçlarını izliyoruz. (Sigortacı Mehmet'in ölmüş babasıyla sorunu var, Buse bir özel şirkette yönetici ama çok pasif, Nazım, çocukluğunda bir kız çocuğun muhtemel ölümünden sorumlu, Emel, kocasını aldatıyor, Kerem ise kıskanan bir koca)
Sahnede mekan değişikliği geçişleri çok iyiydi. Bir anda sokak, kurs yeri, mezarlık ya da gece kulübü olabildi sahne.
Dostlar Tiyatrosunun oyunu; "Ben Bertolt Brecht" Genco Erkal'ın yorumuyla muhteşemdi. Tülay Günal'lla sahneye öyle yakışmışlardı ki, oyun bittiğinde bile bitmesin istedik. Genco; rol yaptı, dans etti, şarkı söyledi ve o ses hiç bozulmadı, titremedi. Her yıl Genco'yu izlemek boynumuzun borcu. O pes etmeden yeter ki oynasın, biz gelir izleriz.

Veeeee en sevdiğim kasın oyuncunun oyununa geldi sıra.....ta ta tataaaaaaaaaam
Huzurlarınızda Sumru Yavrucuk.
Oyunun oynanacağı yer olan Caddebostan Kültür Merkez'in de o gün bir sergi vardı ve ben ikisini aynı güne özellikle getirdim. oyundan önce onu anlatmalıyım.
Bu sergi ve tiyatro oyunu yüzünden sanıyorum tam gün ağladım.
Serginin adı " bir avuçtular deniz oldular". Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarının 41. yılında Denizler ve 68 kuşağının bilinmeyen yönlerini sergide sanıyorum bulduk. Denizin yeşil parkası ile bağları kesik postalı, fotoğrafları, idamdan önce yanlarında olan kitapları, mektuplar, Hüseyin'in idam sonrası kesilerek çıkarılan kazağı, babasına gönderdiği "babam beni lastik ayakkabıyla gördüğünde üzülmesin. Ayakkabılarım cezaevinde kaldı” diyerek haber gönderdiği,lastik ayakkabıları, çok sevdiği fotoğraf makinası, cebınden çıkan 19 lira 35 kuruş parası; ile Yusuf'un ailesine yazdığı mektupları sergilendi.
Tüm devrim şehitlerinin anısına düzenlenen sergide , 68 kuşağının eylem ve miting fotoğraflarının yanı sıra, denizlerin yakalanma, mahkeme ve idam süreçlerini anlatan gazete kupürleri özetle beni mahvetti.
Sergiden ağlamaktan gözlerim şiş vaziyette üst kata çıktım. Tiyatro 10 dakika sonra başladı. Arka kapıdan Sumru mini eteği, deri çizmeleri ile şuh vaziyette içeri süzüldü ve yıllardır görüşmemişiz gibi girişini yaptı. Sumru; transseksüel Umud'un hayatını 1.5 saatte yaşattı bize.Kullandığı argo o kadar bizdendi ki, biz umudu çok sevdik. En iyi kadın oyuncu ödülünü bileğinin hakkıyla aldı Sumru Yavrucak.
Daha önce onu iki kadın isimli oyunla izleyip hayran olmuştum, bu oyunla perçinlendi. oyun boyunca çalan cep telefonunu açmayı bir türlü beceremeyen teyzeye gönderdiği zarif cümleler bile umut'un cümleleriydi.
FİLMLER;
mayıs ayı evde dvd keyfiyle geçti. yelizin hediye olarak verdiği cd içinde en beğendiğim film bir belgeseldi. Anadolu'nun kayıp şarkıları gerçekten müthiş bir film. 2010 yılında Nezih Ünen tarafından çekilmiş. Tweetırdan minik bir teşekkür mesajı attım kendisine, bu güzel film için. Sanırım, yabancılardan gelen teşekkürler pek kendisi için önemli değil ki cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı.filmin web sitesi; http://www.anadolununkayipsarkilari.com/
Film bir müzikal, belgesel tadında. Yitik şarkıları hikayeleri eşliğinde izliyoruz.
dvd' deki ikinci film izlediğim en değişik filmlerden biriydi. Haftasonu İstanbul' a gitmekten vazgeçip evi temizlemeye karar verdim, ara verdiğim bir an aklıma yelizin hediye ettiği dvd geldi. Filmin adı "a film with me in". "Bu filmde ben varım" türkçe adı.
İrlanda filmi, yönetmen Ian Fitzgibbon, oyuncular; Dvlan Moran Pierce, Mark Doherty, Mark Keith, Allan Jack oynuyor. Çok eğlenceli bir film. Bir insan bir gün de bu kadar aksiliklerle karşılaşamaz. Çok güzel tiye alıyor hayatı. Olmayacak artık denen her şey kahramanımızın başına geliyor. Ölüm bile filmde gülmenize sebep oluyor. Şansız bir oyuncu olan kahramanımız, komşusu ve en iyi arkadaşı ile güne başlar. Oyuncu seçmelerinden olumsuz yanıtla evine dönmüştür. Feci eski, nereye ele atsanız elinize gelen bir evde kız arkadaşı, engelli erkek kardeşi ve köpeği ile yaşamaktadır. Üç aydır kirayı ödemediği ortaya çıktığında kız arkadaşı evi terk eder, ama ölümcül gün daha yeni başlamıştır.
Baykuş krallığı efsanesi ise bir çizgi film.2010 Avustralya yapımı. Fena değildi ama çok da hayran kaldım diyemem.
Genç baykuş, babasının anlattığı hikayeden çok etkilenir.Erkek kardeşi ile yaşadıkları yuvalarından kaçırılırlar. Bir kaçış planı yapar ama kardeşini ikna edemez. kaçan diğer kuşlarla masalda anlatılan ulu ağacı aramaya başlarlar.
İzlediğim diğer bir dvd film ise samy'nin maceraları. Nemoyu o kadar severek izledim ki, bu filminde güzel olacağını düşündüm ama nemo kadar başarılı bulmadım. Seyirlik bir film. Belki çocuklara daha çok hitap edebilir. Deniz kaplumbağası Samy, denize ulaşmaya çalışırken yolda Shelly adlı başka bir yavru kaplumbağa ile karşılaşır. Birbirlerini bir süre sonra kaybederler. Tekrar buluşma umuduyla okyanusta maceralar atlatırlar. Piranalar ile savaşırlar, balık kartalından kaçarlar. 2010 yapımı bir Belçika filmi.
İzlediğim diğer bir dvd film ise samy'nin maceraları. Nemoyu o kadar severek izledim ki, bu filminde güzel olacağını düşündüm ama nemo kadar başarılı bulmadım. Seyirlik bir film. Belki çocuklara daha çok hitap edebilir. Deniz kaplumbağası Samy, denize ulaşmaya çalışırken yolda Shelly adlı başka bir yavru kaplumbağa ile karşılaşır. Birbirlerini bir süre sonra kaybederler. Tekrar buluşma umuduyla okyanusta maceralar atlatırlar. Piranalar ile savaşırlar, balık kartalından kaçarlar. 2010 yapımı bir Belçika filmi.
"The Lover" filmi ise, yönetmen Jean Jack Annaud'un çektiği bir film ve izlediğim diğer filmleri kadar etkileyici görüntülere sahip. Tibette yedi yıl, ayı ve iki erkek kardeşi de çok beğenerek izlemiştim. Dünyadan en zor film çekilenler hayvanlar ve çocuklar. Annaud, bunun en iyi örneklerini veren başarılı bir yönetmen. 1992 yapım yılı. Baş rollerde, Jane March, Melvil Poupaud, Lisa Faulkner, Tony Leung Ka Fai. 1920 li yıllarda yaşanan gerçek bir aşk hikayesini anlatıyor. Yazar Marguarite Duras'in yazdığı kitabından uyarlanmış bir film.Fransiz sömürgesi altındaki Vietnam'da,halk fakirdir.Anneleriyle Vietnama gelen 3 çocuklu ailenin kızı, yatılı okulda okumaktadir. Yolculuk esnasında feribotta tanıştığı genç ve zengin Çin'liyle görüşmeye başlar. Yaşı çok genç olmasına rağmen Çinli adamla birlikte olur. O yıllarda Çinlilerle birlikte olmak ayiplanacak bir durumdur. Arkadaşları tarafından da dışlanir. O dönemin toplumsal yargılarıni ve bakış açısını çok güzel ifade etmiş film. Aşk sahneleri gerçekçi. Arka plan vietnam görüntüleri çok etkileyici.
İzlediğim bir diğer filmi, yıllar önce televizyonda izleyip hayran kalmıştım. Film gerçek bir olaya dayanıyor. Adı; "alcatraz kuşçucu" adını taşıyor. 1962 ABD yapım olan filmin yönetmeni, John Frankenheimer, oyuncuları ise Burt Lancaster, Karl Malden, Thelma Ritter.
Robert Stroud işlediği suçtan ötürü ömür boyu hapis cezası alır ve Alkatraz hapishanesin gönderilir. Alkatraz en sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı,en sert cezaevidir. Birgün akldığı hücreye minik bir serçe düşer.Hayata serçe sayesinde bağlanır. Zamanla kuş bakmak onun için hobinin üstüne çıkmaya başlar ve bir kuş uzmanı olur çıkar. Deneyler yapmaya, kuş hastalıkları ile ilgili bilimsel çalışmalar yapmaya başlar.
.jpg)
















Hiç yorum yok:
Yorum Gönder