7.04.2014

NİSAN 2014-KONSERLER,TİYATROLAR


her yıl bahar konserine gitmeyi çok arzu etmeme rağmen bilet bulamam. Bu kez internetin karşısına oturdum ve 3 bilet yakalayabildim. yeni yıl konserlerinde olsun, bahar konserlerinde olsun büyük bir coşku ve heyecanın yoğun olduğu eserler birbiri ardına çalınır. Bu kez müthiş bir melodram hakimdi. Çocuklarıyla konsere gelenler için sanırım bu bir hayal kırıklığı oldu. Kimsenin yüzü gülmüyordu. Konser öncesi Süreyya Operasının önünde hükümetin devletin sanat kurumlarını kapatmak için hazırladığı yasa tasarısına karşı bir imza platformu oluşturulmuştu. İçim titreyerek imzaladım. Üniversite sınavlarına hazırlanırken İstanbul'a geliş sebebim diye iç geçirdim. Ve konser umutsuzluk ve melodram yer yer kendini hissettirdi. Her bölümde ayrı bir eser çalındı. Şef Naci Özgüç hepimizi büyüledi. Son eser ise kendi deyimiyle manidardı. İki kere seslendirdiler yoğun istek yüzünden, Muammer Sun'un ölümsüz eserini;  "Yaşa Mustafa Kemal Paşa, Yaşa" yı.



Bir diğer izlediğim eser Jül Sezar operası. Handelin eseri,iki perdeydi, çok beğendiğimizi söyleyemem. Karışık bir olay örgüsü vardı, jül sezar rolündeki sopranoya bir anlam veremedim. 





Diyarbakır Devlet Tiyatrosunun oyunu; bak bizim şarkımızı çalıyor izlendi. İki kişilik bir oyun olmasına rağmen keyifli ve  güzeldi. Amerikalı bir söz yazarı ile bestecinin ilk tanışmaları ile başladı oyun,inişli çıkışlı ilişkilerini tüm içtenliği ile paylaştı oyuncular. Başarılıydı. 


Yönetmen; İskender Altın, oyuncular; Gonca Coşkun ve N.Özgün Çoban.




Oyunun yazarı Neil Simon, yaşayan en ünlü ABD'li oyun yazarı. Geçmiş yıllarda İstanbul Şehir Tiyatrolarının muhteşem rejisi ile "İlk gençliğim" ve "askerliğim" i de izlemiş ve hayran kalmıştım. 

Hiç yorum yok: