3.01.2013

OCAK 2013


2013 yılının ilk ayı ve  bu yıl ben kaç yaşıma girdim sorusuyla başladı. Aldığım kararla izlediğim, gördüğüm, okuduğum kitapları not etmeye başladım. Blog tutma düşüncesi hep vardı ama, kafamda nasıl bir günlük olacağına dair var olan soru işaretlerinden dolayı, bir türlü yazmaya başlayamamıştım.



ETKİNLİKLER;

Ocak ayında bir opera ve bir bale izledim. Bale, genç werther'in acıları adını taşıyordu. 2012 sezonunda da izlemiş ve çok beğenmiştim. Goethe'nin eserinden uyarlama, müzikler chopin'in. Piyanist eseri ezbere yorumlayan, hayranlıkla izlediğim Yelena Şekalyova'ydı.


Opera ise, Richard Strauss'un Ariadne Naxosta eseriydi. Keyifli bir eserdi.




İZLENEN FİLMLER;

Havanın soğuk olmasının etkisiyle evde dvd keyfi yaptım. Toplam beş film ocak ayında izlendi. Derviş Zaim ve Fellini filmleri ocak menüsündeydi. Çamur, Fillerle Çimen, Tatlı Hayat, Fellini'nin Roma filmi ve Tiffany'de kahvaltı izlendi.

Derviş Zaim'le ilgili bir gazetede  yayımlanan röportaj sonrası aldığım filmlerini çok beğendim. Kıbrıslı bir yönetmen olduğunu biliyordum. Film 2003 yapımı, başrollerde; Mustafa Uğurlu, Yelda Reynaud, Taner Birsel var.



Ali Kıbrıs'ta askerliğini yaparken  ses telleriyle ilgili bir rahatsızlık geçirir ve sesi kısılır. Şifalı olduğu için oraya gelen köylülerden öğrendiği çamur hayatının anlamı olur. Çamurun içinde bulduğu antik çağlara eseri, kızkardeşinin nişanlısına verir.  

Fillerle çimende ise; derviş zaim'in hem yazıp, hem yönettiği 2000 yapımı bir film. Baş rollerde Ali Sürmeli, Sanem Çelik, Bülent Kayabaş var. Devlet, mafya, istihbarat arasındaki ilişki yumağını anlatan ilginç  bir film.


Tatlı hayat, Fellini'nin izlediğim ikinci filmi.  Bu filmde baş rollerde Marcello Mastroianni ile Anita Ekberg var. Yapım yılı 1960. Fellini'nin filmlerindeki  o ince espri anlayışı bu filmde de var. Roma şehir hayatını, sofistike hayatın ahlaki değerlerini, yüksek sosyetenin peşinde koşan bir gazetecinin gözünden anlatmış fellini. kadınları, 60 ların ruhunu ve içki partileri içindeki hayatını çok güzel vermiş. Paparazzi kelimesi ise,  ilk kez bu filmde geçiyor ve magazin  fotoğrafçısının adı Paparazzi. Film vatikan tarafından yasaklanmaya çalışılmış ama halk filmi çok beğenmiş. Filmin galasında Fellini ve Mastroianni hakarete uğramışlar, sebebi de çıplak sahneler yüzünden. 16 yaş sınırı 14' e çekilmiş. Bilet fiyatları arttırılmasına rağmen, meraklı izleyicilerin hışmına uğramış sinemalar. Helikoptere asılı İsa heykeliyle film başlar. Yeni mahaller, yeni hayatları sembolize eder ve helikopter Vatikana gelir.Film 7 bölümdür. yedi ölümcül günah akla gelir. her karede  yeni ile eski, burjuva ile lümpen, kurgu ile gerçek , kadınla erkek yoğun bir şekilde birbiri içinde anlatılır.




 Fellini'nin çektiği Roma filmi 1972 yapımı. Britta Barnes, Peter Gonzales Falcon gibi isimlerin yanı sıra Marcello Mastroianni, Anna Magnani gibi konuk oyuncularda rol almışlar.
Rüyalarını, fantezilerini yarı otobiyografik olarak sahneyle buluşturuyor film. İnsanların olaylar karşısındaki tutumları altında yer yer ironi hakim, izlerken pek çok sahnede gülümsüyorsunuz. Savaş dönemi halkın psikolojisini çok güzel betimlemiş.


Audrey Hepburn'ün filmlerini hep çok sevdim. benim kadın oyuncu sıralamamda 4 yapraklı yoncaların 4. cüydü. (türkan, fatma, filiz ve audrey).  Tiffany'de kahvaltı severek izlediğim bir filmi. Audrey'in saflığı, film boyunca devam eden o şaşkın bakışı, kedisi,  giydiği kıyafetleri ve film boyunca duyduğum şarkılar en çok aklımda kalanlar.  1961 yapımı olan filmin yönetmeni Blake Edwards, Amerikalı yazar Truman Capote'nin yazdığı eserden yola çıkarak senaryo hazırlanmış. Rol alanlar, Audrey Hepburn, George Peppard, Patricia Neal. Müzikler Henry  Mancini'ye ait. 

New York sosyetesinin renkli simalarından biri Holly. Her gece partilerde boy gösteren, kedisiyle bir apartman dairesinde yaşayan bir kız. Yan dairesine taşınan yazar Paul Varjak ile arkadaş olurlar. Hikaye adını New York'ta bulunan ünlü mücevher dukkanı Tiffany's den alır. Holy ne zaman mutsuz olsa soluğu bu dükkanın vitrini önünde alır, ayaküstü kahvesini içerken pırlantalara bakmaktan büyük bir keyif alır.







KİTAPLAR;

Ocak kitapları Zülfü Livaneli'ye ait. Sevdalım hayat ile bir kedi, bir adam ve bir ölüm. Sevdalım hayat, Zülfü Livaneli 'nin hayat hikayesi. Fotoğraflar çok güzel seçilmiş. Bahsettiği kişileri görmek insanın için burkuyor. özellikle annesiyle ilgili anılarıyla onu tanımak garip hissettirmişti. İlk yayınlanış tarihi 2007 yılı.Kitaptan kısa bir alıntı:





"   1950’ler Ankara’sı Kurtuluş semtinde kendini ibadete vermiş hakim emeklisi bir dede, babaannem, hukuk fakültesinde okuyan iki amcam ve dikiş dikerek evin geçimine yardımcı olan halamla küçük bir eve sığışmıştık. Babam, annem ve diğer kardeşlerimle birlikte değildim. Ailemdeki herkesin hukukçu olması ve benimde aileden tek sanık sandalyesine oturan kişi olmam hayatın bir şakası olmalıydı."


Bir kedi, bir adam ve bir ölüm ise benim için özel bir kitap. Zülfü Livaneli'nin edebiyat yönüyle ilk tanıştığım kitabı. kitabı aldıktan çok sonra annem okudu. bana anlattığı bazı detayları hatırlamayınca tekrar okudum ve tekrar bayıldım. Bir sinema filmi olacak kadar dokunaklı bir eser. Okurken anlattığı karakterlerin hepsi yaşıyormuş hissine kapıldım. belki de o yüzden beni bu kadar etkiledi. 12mart yüzünden Stockholm'e sığınan Sami Baran, kaldığı hastanede türkiyeden tedavi için gelen bir türk hastayla karşılaşır. Bu kişi, başına gelenlerin sorumlusu olarak gördüğü kişidir. Ondan intikam almak için mülteci arkadaşlarından yardım ister.

















Hiç yorum yok: